Tazminat makbuzu

Beşinci Senato, 7 Kasım 2007 (5 AZR 880/06) tarihli kararında, tazminat makbuzunda yapılan beyanların hukuki niteliği ve kapsamını ele aldı. Tarafların hukuki ilişkilerini açıklığa kavuşturma iradesinin hukuki teknik araçlarının, özellikle bağışlama sözleşmesini, suçun kurucu ve tespit edici kabulünü içerdiğine karar vermiştir. Suçluluğun yasal olarak olumsuz olarak kabul edilmesinin mi yoksa sadece doğrulayıcı bir bilgi beyanının mı olduğu, beyanı alan kişinin iyi niyetli anlayışına bağlıdır. Kişi, iyi niyetle, beyanda bulunan kişinin ne demek istediğini, kendisi tarafından bilinen tüm koşulları dikkate alarak gereken dikkatle incelemekle yükümlüdür. Her iki tarafın çıkarlarını yansıtan yorum ilkesi de dikkate alınmalıdır. Suçluluğun açıklayıcı olumsuz kabulü, yalnızca tarafların zaten yasal olduğuna inandıkları şeyi doğrular. Daha fazla talepte bulunulmasını engellemez. Alman Medeni Kanununun (BGB) 397. Maddesi uyarınca feragat etme isteğinin belirlenmesi konusunda yüksek talepler bulunmaktadır. Alacaklının beyanı açık görünse bile, sözleşmeye girme niyetinin belirlenmesinde çevredeki tüm koşullar dikkate alınmadan feragat kabul edilemez. Bir alacağın ortaya çıktığı açıksa, bu durum genel olarak alacaklının Bölüm 397 Paragraf 1 (İbra Anlaşması) veya Paragraf 2 BGB (Borcun Kurucu Olumsuz Kabulü) kapsamındaki hakkından vazgeçtiği varsayımını yasaklar.