Avrupa Adalet Divanı’nın 22 Kasım 2005 tarihli (C 144/04 [Mangold]) kararının ardından Yedinci Senato, iş sözleşmesinin 14. Madde uyarınca sınırlandırılmasına karar verdi. 3 Cümle 1 ve 4 TzBfG. Bu hükümlere göre, belirli süreli iş ilişkisinin başladığı tarihte işçinin 52 yaşını doldurmuş olması halinde, belirli süreli iş sözleşmesi için objektif bir neden aranmamaktadır. Avrupa Adalet Divanı 22 Kasım 2005 tarihli kararında 14. Maddenin 1. Paragrafının uyumsuzluğunu tespit etti. 3 Cümle 4 TzBfG Topluluk hukuku ile kurulmuştur. Avrupa Adalet Divanı’nın görüşüne göre, 14. maddenin 1. paragrafında öngörülen düzenleme; 3 Cümle 4 TzBfG’nin işverenlerin herhangi bir nesnel neden olmaksızın belirli süreli sözleşmeler belirlemesi, doğrudan yaşa dayalı eşit olmayan muameleyi temsil etmektedir. İşsiz yaşlı işçilerin mesleki entegrasyonunu teşvik etme hükmünün izlediği hedefin, prensipte, yaşa dayalı eşitsiz muamelenin nesnel ve uygun bir gerekçesi olarak görülmesi gerektiği doğrudur. Ancak, ulusal düzenlemenin ilgili çalışanın yaşını sınırlama için tek kriter olarak öngörmesi halinde, çalışma ve sosyal politika alanındaki hedeflerine ulaşmaya yönelik tedbirleri seçerken Üye Devletlere tanınan geniş takdir yetkisi aşılmış olur. İlgili işgücü piyasasının yapısına ve ilgili kişinin kişisel durumuna bakılmaksızın, işsiz yaşlı işçilerin mesleki entegrasyonu için bir yaş sınırı belirlemenin gerekli olduğu kanıtlanmadıkça iş sözleşmesi. Mit ihrem Inhalt gehe die Vorschrift des § 14 Abs. 3 Cümle 4 İzlenen hedefe ulaşmak için uygun ve gerekli olanın ötesinde TzBfG. Bu nedenle 6. maddenin 1. paragrafı uyarınca kullanılamaz. 2000/78/EC sayılı Direktifin 1. maddesi gerekçelendirilebilir. Direktifin uygulama süresinin henüz dolmamış olması, haksız eşitsiz muamele tespitine engel teşkil etmemektedir. İlk olarak, Üye Devletlerin, bir direktifin iç hukuka aktarılması döneminde, direktifin hedefine ulaşmayı kendi mevzuatları yoluyla ciddi şekilde sorgulamaları pek mümkün değildir. İkinci olarak, istihdamda ve meslekte eşit muamele ilkesi yalnızca 2000/78/EC sayılı Direktifte yer almamaktadır. Yaşa dayalı ayrımcılığın yasaklanması Topluluk hukukunun genel bir ilkesi olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle, yaşa dayalı ayrımcılığın yasaklanmasına ilişkin bir anlaşmazlığın derdest olduğu ulusal mahkeme, kendi yargı yetkisi sınırları dahilinde, bireyin Topluluk hukukundan elde ettiği yasal korumayı mümkün olan her türlü önlemi alarak sağlamaktan sorumludur. aksi takdirde ulusal hukukun hükümleri uygulanamaz. Bu içtihadı takiben, Yedinci Senato 26 Nisan 2006 (7 AZR 500/04) tarihli kararında Bölüm 14 Para. 3 Cümle 4 TzBfG ulusal mahkemeler tarafından uygulanamaz. Sonuç olarak bu düzenlemeye dayalı bir süre sınırlaması etkisizdir. Ulusal mahkemeler, Avrupa Adalet Divanı’nın uygulanamazlık kararına tabidir. Madde 234 para. AT 1 sayılı Karar uyarınca, Avrupa Adalet Divanı’na, diğer hususların yanı sıra, Avrupa Topluluğunu kuran Antlaşma’nın yorumlanması konusunda Üye Devletlerin mahkemeleri ile ilgili olarak nihai karar verme yetkisi verilmiştir. Ön karar usulü çerçevesinde bağlayıcı karar verme yetkisi, Avrupa Birliği’nin rıza kanunlarına göre verilmektedir. Madde 23 paragraf. 1 Cümle 2, Madde 59 Para. 2 Cümle 1 GG aktarılan yeterlilikler. Avrupa Adalet Divanı, 14. maddenin 1. paragrafının uygulanamaz olduğunu tespit ettiği ölçüde bu yetkileri aşmamıştır. 3 cümle 4 TzBfG, Topluluk hukukunun genel ilkelerinden kaynaklanan yaş ayrımcılığı yasağına dayanıyordu. Yasak, 23. maddenin 23. fıkrası uyarınca Avrupa Adalet Divanı’nın görev alanına giriyor. Temel Kanunun 1 cümle 2’si, 6. Maddenin 2. paragrafı uyarınca koruma altına alınan temel hakların elde edilmesi sırasında. 2 Topluluk hukukunun genel ilkeleri olarak AB, asgari sayıda Üye Devlete dayanmamalı, bunun yerine bir Üye Devlette veya yalnızca az sayıda Üye Devlette açıkça garanti altına alınan temel hakların korunmasına dayanmalıdır. Yedinci Senato ayrıca, Avrupa Adalet Divanı’nın direktiflerin önceki etkisine dayanan gerekçesinin, bir direktifin uygulama döneminde yürürlüğe giren bir ulusal kanunun, içeriğinin 249. maddede belirtilenlerle çelişmesi halinde uygulanamayacağı anlamına geldiği şeklinde anlaşılması gerektiğine karar vermiştir. Bölüm. 3 EC uyarınca, direktifin amacı bağlayıcıdır ve Topluluk hukukuna uygun olarak yorumlanması mümkün değildir. Yasal koruma olanağının olası genişletilmesiyle birlikte Adalet Divanı da yargı yetkisini aşmamıştır. Avrupa Adalet Divanı, kendi görüşüne göre, 14. maddenin 1. paragrafının geçerliliğini değerlendirdi. 3 Cümle 4 TzBfG, bir tarafta sözleşmeye uymakla yükümlü üye devletler için direktifin amacının bağlayıcı niteliğine ilişkin ilkeler ile özel sektör arasında 2000/78/EC sayılı Direktifin doğrudan uygulanmaması arasındaki mevcut çatışma bireylerde ise sözleşmeye uygunluk ilkesinin öncelikli olması lehine karar verilmiştir. Bu ilke ve ondan türetilen direktifler toplumun temel yasasının bir parçasıdır. Mahkeme 14. maddenin 1. paragrafının uygulanamaz olduğunu tespit ettiğinden beri. 3 Cümle 4 TzBfG, kararını açıklığa kavuşturmak için Avrupa Adalet Divanı’na yeni bir itirazda bulunulmasının ne izin verilebilir ne de gerekli olduğunu gerekli açıklıkla belirtmiştir. Ulusal bir düzenlemenin Topluluk hukuku kapsamındaki eşitlik ilkesini ihlal etmesi durumunda, ulusal mahkeme, yasama organından önceden yürürlükten kaldırılmasını talep etmek veya beklemek zorunda kalmadan, ayrımcı bir ulusal hükmü ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Federal Anayasa Mahkemesi, Avrupa Adalet Divanı’nın temel hakları genel eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yapmama şartı temelinde incelemesini onaylamış ve bunu, ikincil Topluluk hukukunun uygulanmasını inceleme yetkisini geri çekme fırsatı olarak değerlendirmiştir. § 14 paragraf. 3 Cümle 4 TzBfG, Topluluk hukuku kapsamındaki meşru beklentilerin korunması nedeniyle 22 Kasım 2005’ten önce yapılan sabit süreli anlaşmalara da uygulanmaz. Avrupa Adalet Divanı, birincil Topluluk hukukunu ihlal eden bir ulusal standardın uygulanamazlığına ilişkin zaman sınırını sınırlama yetkisine tek başına sahiptir. Ancak bu, uygulanamazlık beyanının zamansal etkilerini sınırlamamıştır. Bir anlaşmazlık durumunda, Yedinci Senato, Avrupa Adalet Divanı’nın uygulanamazlık kararının ardından, meşru beklentilerin korunmasını sağlayarak uygulanamazlık kararının zamansal etkisini sınırlamaya ulusal mahkemelerin yetkili olup olmadığını açık bırakabildi. ulusal anayasa hukuku kapsamında. Ulusal hukuk kapsamında meşru beklentilerin korunmasına ilişkin gereklilikler, Bölüm 14 Paragraf 1 uyarınca yaş sınırıyla ilgilidir. 3 Cümle 4 TzBfG mevcut değil. Bu hükmün Topluluk hukuku ile uyumluluğu iş hukuku literatüründe daha önceden sorgulanıyordu. Üçüncü Senato, hayatta kalan eşin, ölen eski çalışandan 15 yaş daha genç olması durumunda, dul ve yetim maaşlarını hariç tutan bir emeklilik düzenlemesini değerlendirmek zorunda kaldı. Üçüncü Senato, 27 Haziran 2006 (3 AZR 352/05) tarihli kararıyla Alman hukukunun, özellikle de iş hukuku kapsamında eşit muamele ilkesinin bu tür bir düzenlemeyle çelişmediğine karar verdi. Şirket emeklilik planları söz konusu olduğunda, işveren bariz risk değerlendirmeleri nedeniyle performans riskini sınırlayabilir. Bu durum 15 yaş sınırındaki yaş farkı hükmünde de hâlâ geçerlidir. Ancak Avrupa Adalet Divanı’nın 22 Kasım 2005 tarihli kararı (C 144/04 [Mangold]) nedeniyle, yaş ayrımcılığı yasağının ilkesinin arka planına dayanılarak hukuki durumun farklı ş şekilde değerlendirilmesi gerekip gerekmediği şüphelidir. AT birincil hukukunda. Bu nedenle Üçüncü Senato, EC’nin 234. maddesi uyarınca yargılamayı askıya aldı ve Avrupa Adalet Divanı’na çeşitli sorular sundu. Öncelikle şirket emeklilik hukukunda yaşa dayalı ayrımcılık yasağının ulusal düzeyde etkisinin olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Prensip olarak, AT birincil hukukuna dayanan temel hakların uygulanabilirliği açısından sorunun düzenlenmesi için Topluluk hukukuna atıf yapılması gerekiyorsa, bu soruya olumsuz yanıt verilebilir. Topluluk hukukuna yapılan atıf, Topluluğun diğer şeylerin yanı sıra yaşa dayalı ayrımcılıkla mücadele etme yetkisine sahip olduğunu belirten AT 13. Maddesinden ve Çerçeve Direktifinden kaynaklanabilir. Yurtiçi bir etkinin doğrulanabildiği ölçüde, bu etkinin bir yanda özel işverenler ile diğer yanda onların çalışanları ya da şirket emeklileri ve bunların hayatta kalanları arasında da gelişip gelişmediği sorusu ortaya çıkmaktadır. Buna da olumlu yanıt verilirse, doğrudan veya dolaylı ayrımcılık olarak yaş farkı maddesinin yaş ayrımcılığı yasağı kapsamına girip girmediği ve Topluluk hukukunun, sosyal yardımlarda fayda riskinin sınırlandırılmasına ilişkin ulusal gerekçeyle çelişip çelişmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekir. yaş farkı maddesinin şekli. Ayrımcılığın haksız olduğunun varsayılması halinde Senato ayrıca bu yasağın geriye dönük olarak sınırsız etkisinin olup olmadığını veya geçmişte sınırlı bir süre için uygulanmasının gerekip gerekmediğini sordu.